BİR BİLGELİK HİKÂYESİ
SİZE VAROLDUĞUNUZU BİLDİREN,
DÜŞÜNCENİZ Mİ YOKSA DUYDUĞUNUZ ACI MI?
( Ben kendi adıma, acının eşiğinden atlayabilmiş değilim ve bu yüzden bilgimde her vakit bir cansal ve maddesel parça olacak ve bilgim kıvamına hiç ulaşamayacak; yani varlığımı bilmemde zoraki bir cahil ve eksik taraf, hep var olacak.)
BİLGELİK YÜRÜYÜŞÜ
AYRILIŞ
1
Sisli bir ikindide, çenesini göğsüne yaklaştırmış bezgin adımlı bir genç adam, şöyle seslendi gönlüne:
“Şunca yılı yığdım geçmişe, bir türlü alışamadım çokluğun düzenine, yığının yolunda tökezleyip düştüm ha bire; peki insandan olamayanın ne işi var insan içinde? Yaşamayı beceremeyen, onu hak etmez de. Sessizce çekilmeli öyleyse. ‘Yitik’ olsun bundan böyle adım, her yanımı unutulmayla sıvayayım.
Ey dışımda duran can çokluğu, kazıyorum üzerinizden koca bir lekeyi: kendimi. Sürüyorum güdük ayaklarımı, ayrıntının dar ve engebeli yoluna, değneğimle. Ben ki zaten sizde durmakla el oldum kendime; gideyim, aranızda azıttığım ‘kendi’liğimi bulayım da, onunla küslüğümü sonlandırayım. Tek özgeciliğim yalnızlıktır bundan böyle. Dilim, öğreteceğim sana en büyük hüneri: susmayı; ve iradem, sana da unutturacağım: buyurmayı.”
Elveda demek için dostuna-eşine, birkaç sevdiğine; daha çalmadan kapıları, bir sızı indi bileğine. Olmadı çekilirken gürültüsü patırtısı, uzaktan dedi: “Helal edin hakkınızı!”
Ve vurarak sırtına yılgıyı, bir ıssıza yol aldı.