AYRILIŞ
6
Gezintiden döndüklerinin akşamı Yitik, kapının eşiğinde bir mektup buldu, mektubu gönderen “ G e l e c e k” idi. Okudu, başlık “ k ı y a m e t” ti. İrkildi, tüm gövdesi kaskatı kesildi. Deniyordu: “Geliyorum az kaldı, ben gelmeden kendinize gelin.”
Bu soğuk yazı onu sendeletti, aniden bir sıtmaya tutuldu; alnı ateşler içinde yere yığıldı, elinden ip kaydı.
Aradığı fırsatı bulan uçurtma kendini rüzgarın sırtına attı.
Rüzgarsa, bir vakit sonra açık kalan kapının aralığından Yitiğin yüzüne doğru esti, uyansın diye Yitiği tutup silkeledi. Tan, yüzünü yeni yeni ağartırken, Yitik gözlerini yavaşça açıverdi. Bakındı, uçurtmasını göremedi.
“Eyvah, Gitmiş! Yokluğu sıcak, ama nasıl da özlemimi sonsuzladı, yalnızlığım başıma çökmeden bulmalıyım uçurtmamı.
Nasıl seni hor görürdüm, susmam ve kaçmam sana büyüyen saygımdan ve isteklerine yetimin kıtlığındandı.
Sayende ‘ ben ’ diyebildim, yokluğunda pörsük bir kendilik kalacak ellerime. Sen bir üst boyut kazandırdın bilgime, kuşbakışı görebildim varlığı seninle.
Demek vesilem, aradığın buydu işte.”
Başını iki elinin arasına aldı, öfkeyle yere baktı. Niye gitmişti, yoksa birileri mi çalmıştı? Suçu kendinde buldu. Sonra tüm gücüyle doğruldu, ufka baktı.
“Güneş bile doğdu, daha ne bekliyorum? Onsuz bir gündüz ve bir geceye ancak bir gün katlanabilirim, ikinci günümdeyse artık ben, ben değilim.
Yılma, can gövdende, umut var daha. Haydi eğleşme, düş yola. Ara, bul onu, başkalarının eline geçmeden.
Peki yüreğim, çıkabilir miyiz bu yola, ne dersin, zira olabilir pek çetin.’’ Yüreği, ‘güm güm’ diye yanıt verdi, bir mehter davulu gibi.
Bahçe kapısına geldiğine arkasına baktı.
“Sana sığındım, sende korundum, sende barındım. Özlemime sende deva buldum. Belki bir daha dönemem sana, oturamam sende. Ama seni en azından temiz ve yaşanılır bırakıyorum: düşüncenin devre mülkü. Sen ki sılalık yaptın bana ve ben gurbete çıkıyorum. Belki bir gün bir torun getiririm elini öptürmeye, bir düşüncenin babası olabildiğimde.”
Kapıyı açık bıraktı. Gözyaşları içinde yürüdü