ORMAN
3
Sizler ki erozyondan korurdunuz, şimdiyse erozyona esir olmuşsunuz. Sizler ki, insanlığa meşaleydi odununuz, insanlar sizleri tutarak karanlığı savarlardı, ama şimdi ön karartan sizsiniz.
Sizdiniz insanlığın denge kurucuları, temizleyendiniz kirli havalarını; temizlerken azaldı sayınız ve siz de kirlendiniz; kapkarasınız şimdi, oysa bir zamanlar yeşildiniz.
Tasarımın ve eylemin beş N’sinin bir K’si olduğunuzu savlarsınız, benciller topluluğu. Elli K olsanız benim tek N’m etmezsiniz. Yazık size koca kütükler.
Hiçliğimdir aranızdaki yerim, anladım. Ormanınızda dolanan ıslıklı fısıltıyı da duyarım: ‘sen işini yap yeter!’
Fakat gelin, ağaç kimdir, size anlatayım:
Bilgin, bir ağaçtır, doğru. Yavaş yavaş büyür o, devinimi hep yukarıdır. Sabrı ve emeğidir onu büyüten.
Kırsalar da dallarını, sökseler de köklerini yılmaz, yeşertir hep başka yerlerini. Yemişleri hem tatlıdır hem yararlı.
O açmıştır gönlünü yolculara, yorgunlara, çocuklara, bilisizlikten yanıp da bilgiden bir gölge arayanlara.
Bıkmaz meyve vermekten, ne ılımanda ne kurakta. Ancak bilgi ve iyilik çoğalsın diye girer ormana ve her çeşit ağaç olsun ister ormanında.
O, kökleriyle faydayı arar, bulur ve çıkarır. Babalık eder küçük bitkilere, otlara kol kanat gerer, mekan açar.
Benim de özlemimdi bir zamanlar: aydın bir toprakta boy atmak, uzunca dallar fışkırtıp zorunluluğu boğmak.
Sizi gidi burnu büyükler, ben sizleri bostanıma korkuluk yapmam. Ululamayın bunca kendinizi, atın da elinizdeki büyüteçleri, ormanı göreyim koca ayrıntılar.
Hiçbir canlı gövdeye balta vurmak yaraşmaz bana, ama eğri ve kuru dalları budamak: bu, gelir elimden ve budadığım dallara dürüstlüğü aşılamak.”
Bıçkısını çıkardı cebinden, ormanı tıraş etti.
“Saçlarınızı kısacık kestim.’’
Şimdi sis aralandı, orman biraz olsun görünmeye başladı.