Sosyalizmin ilk ve en büyük, örnek, sadık ve en dindar havarisi, bu dinin istediği tüm koşulları eksiksiz ve fazlasıyla yerine getirmiş; bağlılığını, geçtiği en zor sınav olan “pratik”ten, en yüksek puanı alarak ispat etmiş ve perçinlemiştir. Servetini, emeğini, bilgisini davasına adamış; üstün bir hayırsever olarak fabrikalarını, bir çeşit sığınma evi gibi garibanlara açmıştır. Proleterya’yı, kovulsa da; bir gezgin gönüllü öğretmen, bir misyoner gibi Avrupa’nın kapılarını aşındırarak tanıtmıştır.
O, Sosyalizm’e çok iyi bir oğul ve Sakallı Esmer Ağabey’e de da çok vefalı bir kardeş oldu. Emekçilerin sorunlarının yoğunluğuyla boğuşurken Pozitif bilimler alanında yeterli eğitimi almaya fırsat bulamasa da, bilgi ormanının güneş görmeyen, karanlıkta kalmış topraklarında parlak zekasıyla diktiği ve özgün ışığıyla büyüttüğü ağaçlardaki meyveler, kimilerince cılız görülse de çok faydalı ve de tatlıdır ve günümüzde de yenebilir. Ve gene adalet ve eşitlik yapısının bu baş mimarının, her harçta alnının teri, her tuğlada parmağının izi vardır. Emeğiyle inşa ettiği bu evrensel bina, sonrasında tepesine materyalizmi hayvanca anlayan cahillerin siyaseti çöreklenmiş ve onu harabeye çevirmişse de belki ilerde samimi güçlendirilmeler yapılarak gene oturulur duruma gelebilir.
Yazı masasında can verdiği âna kadar zihninin yorgun çarkları düşünce üretti ve eli de kalemini hiç bırakmadı. Bu büyük insan işçisinin ve dostunun güzel adı, “emek” adının geçtiği her yerde bir flama gibi dalgalanacaktır, ve ulu bir abide gibi her zaman saygı görecektir.