Sen
hatıralarımın gazellerinin altında saklı kalan hazinemdin
bir rastlantının çağrışımı değdi yüzüne
toprağı deldin
avuçlarıma yeşerdin
İndim şimdi geçmişe, bakıyorum:
ağustos böcekleri çekip gitmiş
tombul şef, yıldırımdan çubuğunu sallıyor
damla korosu, şarkısına başlıyor
iki erinç şarkısı da, benim gözlerimden akıyor
Kentin kıyısında bir deniz gibi uzanan
biçilmiş tütünlerden arta kalan
çürümüş saplardan yükselen yaş bir koku
etrafımı kaplıyor
Ringo ; huysuz, öfkeli ve yorgun
gıcık gıcık havlıyor
Akşam yaklaşıyor
adımlarımı kırbaçlamalıyım
birazdan
yarık dudaklı esmer güzel kızın
voleybol maçı var
Ben geleceğe yol aldıkça, mazîm giderek sararıyor
anılarıma bir bahar gelmeyecek artık
biliyorum
Ey beni esriten şehir!
Gönlümde kalan, bir tadımlık hatıran
bıkmam hiç, onu tatmaktan
Bilmem ki bir daha yollarımız kesişir mi
bir daha sana misafir olur muyum
hatıramdaki tadı bulur muyum?
Zira
ne ben eski ben’im, ne sen eski Muğla!