Ellerindeki malları satıp tezcecik zengin olmak isteyen hazırlıksız, plansız, programsız, haritasız, rastlantıları rota yapmış “kervan yolda düzülür” sözüyle alelacele yola çıkan amatör kervancılar; derme çatma katarın, yolculuğa henüz ehil olmayan, zihince, bilgice, deneyimce de toy develerini mahmuzlar, fakat bu telaşlı koşturmacaya ne ciğerce ne de kasça yeterli olan, henüz olgunlaşmamış develer çabuk yorulur, bazılarının bacakları burkulur ve kırılır, eldeki değerli eşyalar da yere düşer, onları toplayıp yeniden düzmek için çabalar kervancılar, develeri tedavi etmek için de uğraşırlar, vakitten kaybederler , harcanan tüm emek israf edilerek eksiye iner, kervanın yolculuğu aksar.
Uygarlığa yetişme isteği, geri kalmış devleti aceleciliğe mahkum eder, böyle olunca da bir çeşit telaş, kültüre kaynayıp, zincirleme olarak tüm sektörleri ve de hayatı kuşatır; bir an önce yakalama ve eşitlenme amacının hırsının doğurduğu kontrolsüz hızlanma, ayrıntıyı gözden kaçırtır.
Bu tip ekonomilerde bir formalite olarak görülen eğitim, geçiştiriliyor; teori, yeterince irdelenmiyor, dışlanıyor; ayrıntı gereksiz bir yığın ve sekteye uğratıcı olarak algılanıyor, en baştan olasılıklar değerlendirilmeyip; kuru, göstermelik ve sadece yoz bir faydaya itibar ediliyor; kaba uygulama, somut sonuçlar verdiği için sırf olgulara bakılıyor ve bunlar önemli kılınıyor.
Yerden bitme ilkel kapitalizmin doruğa yerleşme özleminin kör iştahıyla, hedefe ulaşmada tüm yollar mubah sayılıyor yeter ki ona bir şekilde varılsın. Piyango oynar gibi aniden zengin olmak isteniyor, sabır kapı dışarı ediliyor, tombala oynar gibi uzaktan şutlar çekiliyor fakat top hiçbir zaman kaleye ulaşamıyor .
İş sahası ve onun lokomotifi işletmeler bir parola haline gelen “kervan yolda düzülür” anlayışıyla yalap şap oryantasyonlarla eksik başladığı işlerde, ilerleyen süreç için “nasıl olsa tamam edilir” diyor; sonrasında oluşacak zararlar ve kusurlar görmezden geliniyor, eğreti ve geçici çözümlerin, işe yaramayacağı ve ileriki zamanlarda alacaklı gibi kapıyı acı acı çalacağı düşünülmüyor.
Sürecin oluşturduğu sorunlarsa hep ertelenip öteleniyor; ve yük, daha da artarak bir zaman kartopusu gibi büyüyor. Duraksamalar gidişatın oluru ve normali sayılıyor, aksaklıklarda tekrar eden başa dönmeler, geriye düşmeler, tıpkı ; baştan asfaltı sıkı, yoğun ve sert atılmayan, iki yürümede çöken yola tekrardan ve bitimsiz yama atmalar gibi; zaman ve emek gereksiz ikilenerek topyekûn bir israf sakatlığı doğuyor.
Kullanıma feda edilen iş, sonraları kusurların düzeltilmesini gerektiriyor, ve böyle olunca da tâ baştan temelsiz, eksik ve üstünkörü verilen eğitim, gerekli düzeltimleri yapmada yetersiz kalıyor; ve düzeltim için kısır yöntem ve ekoller sürekli değişiyor.
El yordamıyla ve çoğu zaman yanılmanın başı çektiği görgül deneyimlemelerle bir onarım sektörü doğuyor ve fakat bu, geçici bir yamadan öte bir çözüm değil.
İki dizgin eksik: plan ve istikrar; bunlar noksan olduğu için bir türlü profesyonelleşme olamıyor.
İvedilik: bilinçsizliktir, telaştır, hesapsızlıktır, sağduyusuzluktur, dengesizliktir; ve paniği ve basiretsizliği ve israfı var eder.