İKİNCİ GÖRÜNÜŞ
5
Ulusun ve madem, güç yetiren: her şeye. Bir tanıta ermek isterim ve bunun için de bir sorum var.”
Kurumlu kafa aşağı indi yukarı çıktı.
— “Beni, öncenin-sonranın, devimin-yapının, nesnelerin; önünün-arkasının, üstünün-altının, içinin-dışının, yüzeyinin ve dibinin olmadığı bir yere gönderebilir misin, tüm bunlardan kurtarıp?”
Suskunluk oldu.
— “Neden konuşmuyorsun, oysa bunun formülü var bende.”
— “Neymiş o?”
— “Hades’ten taharet!”
Hades’ten bir yıldırım geldi, ayaklarının dibine. Yuvarlandı, kalktı üzerini çırptı.
— “Kıpkırmızı oldun neden? Öfkeyle şişen yüzün, evren gibi genişliyor!”
Hades’in yüzünde tanrılık zeka belirdi. Bitişik dudaklarının bir ucu yukarı doğru esnedi.
— “Ben dahil tüm şeyler var olmak zorundayız, zorunlunluğun adıdır varlık. Bizler ki zorunluluğa oluşuz.”
— “Ah Yokluk, sen ne ulu bir davasın, ne güzel Leyla’sın şu aşığa. Yokluk, sen ki başsızlığı ve sonrasızlığı gerileyensin. Saltığı söndürensin, sen Hades’in de ötesinde olansın.
Hades sense arkana bakamazsın, korkarsın. İşte bundandır bize bakmaklığın. Zira arkanda yokluk önünde varlık: biz. Biziz var olmanın tanıtı ve duyumu. Ve biziz korktuğun yokluğun karanlığında yaktığın ışık.