Anadolu Solu’nun geçmişi, ataların Orta Asya’dan beri hoşgörüyü, adaleti türlü beldelere götürme ve oralarda yeşertme isteğine dayanır. O devirlerde zamanın tarzı olduğu üzere sol, Türk’ün kılıcından yansırdı.
Türk’e Sol, son çağın ürünüymüş ve sanki yeni bir kavrammış gibi gösterildi. Türk asırlardır, yaşadığı her yerde solu da yaşattı belki farkında olmayarak; gelişme, yeni yerler görme ve tanıma, kültür alıp kültür verme, çağına yetişme, tekniği kullanma yeteneği, imar, ıslah… onun sol ruhunun göstergesidir.
Türk Solu, yani özdeki o dupduru cevher, geçen asır, uykusundan uyandı; önce kalemiyle Anadolu’nun boz ve kıraç topraklarını sürdü, sonra mikrofonla, kamerayla, kirlenmeyi göze alarak hapishaneye, fabrikaya, kuytu sokaklara, köylere girdi; karanlığın ezdiği hakkı yenmişleri güne kavuşturdu.
Sol’a, kirlisin diyorlar. Kirli sulara atılmışları kurtarmak için kirli suya çekinmeden girdiğinden kirlendi o. Onun temizlemesine kim yardım etti; görmezden gelen, üst örten, hasır altı eden ve pasifçe : Sabret, buna şükür diyen üşengeç Sağ mı?