İnsanoğlu, gelişim sürecinde ilkelliği sırtından atmak için kendi türünü hayvandan aldığı mirasla amacına boyun eğdirdi, ne var ki gücünün ve yetisinin görece eksik kaldığı yerde işe yatkın ve elverişli olarak gördüğü canlılarla arasında yapay bir akrabalık kurarak, her daim elinin altında bulunsun diye, özelliklerinden faydalanmak ve türlü gereksinimini karşılatmak için yabanın doğasını aklıyla kerterek bir çeşit canlı robotlar icat etti: Evcil hayvanları. Epeyce bir süre olasılıkların odalarına gire çıka evirtilip geliştirilen evciller hizmete hep uydular, teknik artık onları gereksiz kıldığında ıskartaya çıktılar ve yeni bir hayata, kent sokaklarına uyarlandılar; gezgin özgürlükleriyle, seleksiyonu ayakta tutmak için içgüdünün yönlendirmesiyle bu uyarlanma günümüze kadar gelip pekişti ve sonuçta melez deposu oldu sokaklar.
Süreci bencilce, bir çatal halinde devam ettiriyoruz. Hevesimiz geçtiğinde, artık işimize yarar görmediğimizde, cins ıslahından arta kalanları vefasızlıkla, kirlenen bir mendil gibi, sıradan bir nesne gibi görerek gizli bir parmakla sokaklara yolluyoruz. Seçici bir iltimasla beriye ayırdığımız bazılarını, içlerinde çok önceleri boğaları parçalattığımız cinsler de dahil olmak üzere sırf göz beğenimizin dekoruna çeşni katsınlar diye üzeri örtülü bir bencilikle çaprazlama denemeleriyle süsümüz yapıyoruz. Ortaya; türetilmiş, biçimleri değiştirilmiş, bir görüntü kobayı, doğal evrime ket vuran, görüntüyü çarpıtan, yapay bir radyasyona maruz kalmış, bir yığın sağlık sorunlarıyla yüklü kusurlar çıkıyor. Kedilerimiz doğallığını yitirmiş, özyetilerine yabancı olmuşlar ve körelmişler, artık fare ve kuş avlamıyor, başkalaştırılan gıdalarıyla neredeyse proteinden tiksinir hale gelmişler; hani bu türler yabanda kalsalar tamamen işlevsiz olacaklar.
Sokak sağlıkça ve güvence bir tehdit alanı olmaya başladı, hele de çocuklarımız için. Bazen bireysel bazen de gruplu bir varolma ve varkalma savaşı, bu eski evcilleri genelde bir artık toplayıcısı ve dişlerinin gücüyle zorla haraç kesen sokak yaratığı haline getirdi.
Sokak hayvanına bir rakip daha eklendi, yavaş yavaş yabanın yaşarları da içimize sızmaya başladı geceleri: tilkiler, domuzlar, sansarlar, kirpiler, gök yırtıcıları; belki de ava daha çabuk ulaşabilecekleri için.
Sokak evcilinin yabanla dirsek temasından kente hastalıklar taşınıyor, bazen de tam tersi, evcilin üzerinden sekip yabana sıçrayan kente has türlü hastalıklar kırsal popülasyonu da tehdit ediyor, yabanın dokusu da bozuluyor.
Evcil hayvanın yeri sokaklar olmamalı. Sokak bir yaşam alanı değildir insan için bile, öyleyse bu gereksizliği çoğaltmak niye? Ne yabana ne de eve ait olamamanın stresinde süregiden sokak komşularımızı; beslemek, dilenciliğe alıştırmak, beklentide bırakmak, yarardan yana sonuçsuz bir döngü. Yardımsa bunun adı: Bilinçsiz ve üstünkörü.
Baş edilemez bir hızla artan, kamusal alana da bulaşan ve artık koca ve kör bir yumak haline gelen sokak hayvanları sorunu için şimdilerde; geç kalan, aceleye getirilen, ayrıntıya yeterince eğilememiş, çiğ bir yasa, çözüm olarak sahneden sertçe boynunu uzattı ve söyledi: Barınak denen, sevgi evlerinden bozma hayvan koğuşları inşa edeceğiz, eğer gönüllüler çıkarsa bu hayvanları sahiplendireceğiz, daha da olmadı bir zorunluluğun ardından gelen kestirme bir çözüm olan sevimsiz ötenaziyi buyur edeceğiz. Bu karar, geneli çocuksuz, maddi açıdan oldukça iyi olmanın avareliğinde, şöhret alanını daha da genişletmek isteyen merhamet istismarcıları için bir tepki bombardımanının fırsatı oldu , bencil bir türedi efendi asaletiyle, şöhretin onlara sağladığı dikey hiyerarşide seçkin ve özgür statüleri gözlerinde daha da perçinlenmiş oldu; yumuşak pembe buluttan döşeklerinin üzerinden bir efendi gibi talimat vererek, ordu gibi gördükleri, günden güne artırdıkları hayran kitlelerini peşlerine takıp devlete aba altından sopa gösterir oldular, bunlara bir de hayvanı putlaştıran, nerdeyse hayvana tapar olan hasta zihinler eklendi; bunlar için evcil hayvan aslında bir oyuncak, insansa değersiz, sadece iş gören bir araç, kullan at tıraş bıçakları gibi.
Örnek olma adına, tek tük, sırf göz boyamak için sahiplenilen hayvanlara bir bakın, birçoğu sokağa gene bu zihniyetçe terk edilen şirin cins ırklar; dümdüz bir köpek onların göz hazzına hitap etmiyor. Yalancıktan akıtılan gözyaşlarıyla mı temizlenecek vicdanlar? İnsana sevgisi olmayanın hayvana hiç olmaz, insanın karşısına hayvanı dikenlerce.
İnsana duyarlılıklar, kapanmış. Asimetrik bir empati kayması var hayvana doğru. 17 bin liralık asgari ücretle geçim derdine düşseler, anlarlar böylesi dertlerin sıralamada lüks olduğunu.
Eylemleri yavan ve çığırtkanlığa kaçan kimi sözde hayvanseverler de kibar ve göstermelik bir anarşiyle duyguötesini kılıflanarak mantığın kılavuzluğunu kapı dışarı ediyor; bunun karşısındaysa haliyle otorite, betondan dev bir duvar gibi yükseliyor. Ekonomisi dara düşmüş bir devlet, insanının ana sorunlarını gidermekte zorlanırken talî bir yükü kaldıramaz; gereksiz dayatmaların sonuçları işi daha da çıkmaza sokar. Anlamsız gerilimin nedeni empati eksikliği. Sorumluluk taşıyan yönetim, vatandaşını elbette hayvandan üstün tutacak, ve fakat her türlü çözüm önerisine de kulak tıkamamalı, otoritenin yetkisini de körü körüne dayatmamalı. Sorumluluk, paylaşılmalı; titiz bir eşgüdümle çözüme sorunun kaynağından başlanmalı.
Biz daha evsizleri, çocukları çekemedik sokağın soğukluğundan ve karanlığından, kaldı ki hayvanları çekeceğiz.
Gözetimin, denetimin, kuralın olduğu yerde sorun çıkmaz; başıboş olan bizim zihnimiz, keyfiliğimiz, ihmalkârlığımız. Zihnimiz boşalmış, önce bu boş kafalar dolmalı bir sağgörüyle.
Bir suç ve suçlu arıyorsa insan, aynaya baksın. Köpeği, kediyi, kuşu, buna ek olarak da güzümüzde zengin modası olan, yaban hayatından kaplanı, yılanı, kertenkeleyi evine alan, evine kapatan kim?
Evcil hayvan sosyaldir, insan sosyalidir, insanı onlardan söküp alamayız.
Paydaşlığa razı her gönüllünün en alt sınırda zarar göreceği, fikrine itibar edileceği bir çözüme samimi ve gerçekçi önerilerle gelinmeli; uzlaşının ana kuralı, bütünün yararı için tekilin kendini geri plana atmasıdır. Bilinmeli ki; konu, siyasi değil, hayatidir.
İnsanoğlu, gelişim sürecinde ilkelliği sırtından atmak için kendi türünü hayvandan aldığı mirasla amacına boyun eğdirdi, ne var ki gücünün ve yetisinin görece eksik kaldığı yerde işe yatkın ve elverişli olarak gördüğü canlılarla arasında yapay bir akrabalık kurarak, her daim elinin altında bulunsun diye, özelliklerinden faydalanmak ve türlü gereksinimini karşılatmak için yabanın doğasını aklıyla kerterek bir çeşit canlı robotlar icat etti: Evcil hayvanları. Epeyce bir süre olasılıkların odalarına gire çıka evirtilip geliştirilen evciller hizmete hep uydular, teknik artık onları gereksiz kıldığında ıskartaya çıktılar ve yeni bir hayata, kent sokaklarına uyarlandılar; gezgin özgürlükleriyle, seleksiyonu ayakta tutmak için içgüdünün yönlendirmesiyle bu uyarlanma günümüze kadar gelip pekişti ve sonuçta melez deposu oldu sokaklar.
Süreci bencilce, bir çatal halinde devam ettiriyoruz. Hevesimiz geçtiğinde, artık işimize yarar görmediğimizde, cins ıslahından arta kalanları vefasızlıkla, kirlenen bir mendil gibi, sıradan bir nesne gibi görerek gizli bir parmakla sokaklara yolluyoruz. Seçici bir iltimasla beriye ayırdığımız bazılarını, içlerinde çok önceleri boğaları parçalattığımız cinsler de dahil olmak üzere sırf göz beğenimizin dekoruna çeşni katsınlar diye üzeri örtülü bir bencilikle çaprazlama denemeleriyle süsümüz yapıyoruz. Ortaya; türetilmiş, biçimleri değiştirilmiş, bir görüntü kobayı, doğal evrime ket vuran, görüntüyü çarpıtan, yapay bir radyasyona maruz kalmış, bir yığın sağlık sorunlarıyla yüklü kusurlar çıkıyor. Kedilerimiz doğallığını yitirmiş, özyetilerine yabancı olmuşlar ve körelmişler, artık fare ve kuş avlamıyor, başkalaştırılan gıdalarıyla neredeyse proteinden tiksinir hale gelmişler; hani bu türler yabanda kalsalar tamamen işlevsiz olacaklar.
Sokak sağlıkça ve güvence bir tehdit alanı olmaya başladı, hele de çocuklarımız için. Bazen bireysel bazen de gruplu bir varolma ve varkalma savaşı, bu eski evcilleri genelde bir artık toplayıcısı ve dişlerinin gücüyle zorla haraç kesen sokak yaratığı haline getirdi.
Sokak hayvanına bir rakip daha eklendi, yavaş yavaş yabanın yaşarları da içimize sızmaya başladı geceleri: tilkiler, domuzlar, sansarlar, kirpiler gök yırtıcıları; belki de ava daha çabuk ulaşabilecekleri için.
Sokak evcilinin yabanla dirsek temasından kente hastalıklar taşınıyor, bazen de tam tersi, evcilin üzerinden sekip yabana sıçrayan kente has türlü hastalıklar kırsal popülasyonu da tehdit ediyor, yabanın dokusu da bozuluyor.
Evcil hayvanın yeri sokaklar olmamalı. Sokak bir yaşam alanı değildir insan için bile, öyleyse bu gereksizliği çoğaltmak niye? Ne yabana ne de eve ait olamamanın stresinde süregiden sokak komşularımızı; beslemek, dilenciliğe alıştırmak, beklentide bırakmak, yarardan yana sonuçsuz bir döngü. Yardımsa bunun adı: Bilinçsiz ve üstünkörü.
Baş edilemez bir hızla artan, kamusal alana da bulaşan ve artık koca ve kör bir yumak haline gelen sokak hayvanları sorunu için şimdilerde; geç kalan, aceleye getirilen, ayrıntıya yeterince eğilememiş, çiğ bir yasa, çözüm olarak sahneden sertçe boynunu uzattı ve söyledi: Barınak denen, sevgi evlerinden bozma hayvan koğuşları inşa edeceğiz, eğer gönüllüler çıkarsa bu hayvanları sahiplendireceğiz, daha da olmadı bir zorunluluğun ardından gelen kestirme bir çözüm olan sevimsiz ötenaziyi buyur edeceğiz. Bu karar, geneli çocuksuz, maddi açıdan oldukça iyi olmanın avareliğinde, şöhret alanını daha da genişletmek isteyen merhamet istirmarcıları için bir tepki bombardımanıın fırsatı oldu , bencil bir türedi efendi asaletiyle, şöhretin onlara sağladığı dikey hiyerarşide seçkin ve özgür statüleri gözlerinde daha da perçinlenmiş oldu; yumuşak pembe buluttan döşeklerinin üzerinden bir efendi gibi talimat vererek, ordu gibi gördükleri, günden güne artırdıkları hayran kitlelerini peşlerine takıp devlete aba altından sopa gösterir oldular, bunlara bir de hayvanı putlaştıran, nerdeyse hayvana tapar olan hasta zihinler eklendi; bunlar için evcil hayvan aslında bir oyuncak, insansa değersiz, sadece iş gören bir araç, kullan at tıraş bıçakları gibi.
Örnek olma adına, tek tük, sırf göz boyamak için sahiplenilen hayvanlara bir bakın, birçoğu sokağa gene bu zihniyetçe terk edilen şirin cins ırklar; dümdüz bir köpek onların göz hazzına hitap etmiyor. Yalancıktan akıtılan gözyaşlarıyla mı temizlenecek vicdanlar? İnsana sevgisi olmayanın hayvana hiç olmaz, insanın karşısına hayvanı dikenlerce.
İnsana duyarlılıklar, kapanmış. Asimetrik bir empati kayması var hayvana doğru. 17 bin liralık asgari ücretle geçim derdine düşseler, anlarlar böylesi dertlerin sıralamada lüks olduğunu.
Eylemleri yavan ve çığırtkanlığa kaçan kimi sözde hayvanseverler de kibar ve göstermelik bir anarşiyle duyguötesini kılıflanarak mantığın kılavuzluğunu kapı dışarı ediyor; bunun karşısındaysa haliyle otorite betondan dev bir duvar gibi yükseliyor. Ekonomisi dara düşmüş bir devlet, insanının ana sorunlarını gidermekte zorlanırken talî bir yükü kaldıramaz; gereksiz dayatmaların sonuçları işi daha da çıkmaza sokar. Anlamsız gerilimin nedeni empati eksikliği. Sorumluluk taşıyan yönetim, vatandaşını elbette hayvandan üstün tutacak, ve fakat her türlü çözüm önerisine de kulak tıkamamalı, otoritenin yetkisini de körü körüne dayatmamalı. Sorumluluk paylanmalı, titiz bir eşgüdümle çözüme sorunun kaynağından başlanmalı.
Biz daha evsizleri, çocukları çekemedik sokağın soğukluğundan ve karanlığından, kaldı ki hayvanları çekeceğiz.
Gözetimin, denetimin, kuralın olduğu yerde sorun çıkmaz; başıboş olan bizim zihnimiz, keyfiliğimiz, ihmalkârlığımız. Zihnimiz boşalmış, önce bu boş kafalar dolmalı bir sağgörüyle.
Bir suç ve suçlu arıyorsa insan, aynaya baksın. Köpeği, kediyi, kuşu, buna ek olarak da güzümüzde zengin modası olan, yaban hayatından kaplanı, yılanı, kertenkeleyi evine alan, evine kapatan kim?
Evcil hayvan sosyaldir, insan sosyalidir, insanı onlardan söküp alamayız.
Paydaşlığa razı her gönüllünün en alt sınırda zarar göreceği, fikrine itibar edileceği bir çözüme samimi ve gerçekçi önerilerle gelinmeli; uzlaşının ana kuralı, bütünün yararı için tekilin kendini geri plana atmasıdır. Bilinmeli ki; konu, siyasi değil, hayatidir.