Sen üvey kulsun. Gölgede ve geridesin, tıpkı tüm çirkin, engelli, orta zekalı, sağlıksızlar, yeteneksizler… gibi. Senin tüm diyalektiğin zahir insanına, yani başrole varmak için, yani öz kulluğa erişmek için. Sen ast kulsun, onlar üst kul. Onlar asil, sen değilsin.
Sen mümin de olamazsın
— Neden?
— Müminin sahnesinde bile bu “ normallik”, bu “standartlık”, yani bu “asillik” vardır: savaşta, zekatta, namazda… tıpkı kurbanlık hayvanda aranan özel şartlar gibi, şartların tastamam olması gibi.
Sakalın var mı?
— Var da yer yer seyrek.
Bak, daha görüntüde bile tam bir mümin değilsin, mümin tipinde bile yaratılmamışsın. Köse peygamber var mı, sana nasip değil bu standartlık.
Hiç zekat verecek paran oldu mu?
— Hayır.
— İşte bak, gene aynı.
Evlenip çoluk çocuğa karıştın mı?
— Yok.
— Tamam tamam yetişir, konuşma artık, belli zaten, senden iyi bir mümin olamayacağı. Pepeleğin birisin. Kendine hayrın yok, bana bile hayır gelmez sen gibilerinden, bir de karşıma almış vaaz veriyorum