…’da Yalnız adam:
Yarım bir beden yarım bir ruh
Yaradanı küsmüş, dostları unutmuş
Dışlanmış ve bir avuç içine sıkışmış
Ufukları ateş, boyutları karanlık
Yaşamaktan yılmış, bir erken kocamış
…’deki Yalnız :
Kendini adamdan saymayan
Gündüz kaçan kalabadan, Ay’la beraber uyanan
Geceleri titreyen, soğuktan değil, umutsuzluktan
Saçları dökülen, solan yüzü, yorgun
Atıl bir öfkeyi avuçlarında tutan
…’ta bir Yalnız:
O, kışı bekler özgürlük için
İnsanların sıcak odalara kaçıştığı günlerde
Issız kalan sokakların, halini hatrını sorar
Her kar tanesi bir yıldızdır O’na, sıcağını göğe bırakıp gelmiş
Gözleri kuzeyde, özgür ve maviye çalan buzlu yelleri arar
…’te Yalnız’ın biri:
Huzuru susturulmuş, geleceği kovulmuş
Durakları silik bir Yolcu
Yerinden edilmiş
Ve şimdi hiçbir mekana sığamaz ve buyur olmaz.
O kimseye ilişmemiş, peki O’na neden sataşılmış?
…’nin Yalnız’ı.
O’nu gece rahatsız eder cüce karaltılar, boğazını sıkarak
Gün ışığını aç bekler bunun için ve O da geceyi rahatsız etmiş olur, uyumayarak
Hayat O’nu gaddar bir baba gibi evire çevire döver
Sevmez onu mevsimler; kış morartır, yaz mızraklar
Yitmemek için, kendini bilincine sarar.
…’da Yalnız adam:
…’de bir Aşık, bir Hasta
…’ta bir Eskimiş çocuk, bir İhtiyar genç
…’te bir ayrıntı, bir yanlış
…’te bir bıkkın, bir çirkin
…’ta bir gereksiz, bir yük
…’da bir erte
…’de bir HİÇ!