İki çift kanat, sessizliği titretti.
— Fısıldaşmayı bırakın.
Nasıl buldunuz ki beni? Oysa hiçbir iz bırakmamıştım ardımda.
— Yakalandık demek.
Peki nasıl anladın?
— Ben sizi, sesinizin gölgesinden tanırım.
Uzun zamandır yoktunuz ortalıkta, yüzlerinizi unutmuştum. Neden geldiniz?
— Çiçeklerini senden almaya geldik.
— Nereden biliyorsunuz çiçek yetiştirdiğimi?
Korunağından dışarı yayılan hoş kokudan! Bu güzel çiçeklerin kokusuna, bir ağa yapışır gibi takılıp kaldı burnumuz. O kadar dürüst ve doğal bir koku ki, “ DIŞARI ”daki pisliğin içinde hemen fark ettik ve etkilendik. Korunağına, taze bir nefes almak için geldik.
İçeri buyur etmeyecek misin bu eski dostlarını, böyle kapı arkasından mı konuşacağız?
— Güldürmeyin beni, siz bana ne zaman kapı açtınız ki. Beni de HENRY KESDI gibi yıllardır yapayalnız ve yüzüstü bıraktınız. Ben, kovalayan kilittim; siz, kaçan anahtardınız. Yardım istediğimde hiç yanımda yoktunuz. Nazınızı çok çektim. Bir de dostuz diyorsunuz. Doğru zamanda geldiğiniz görülmüş müdür ey şımarıklar. Zaman pusulanızın ibresi gevşektir ve hep geri kalır saatiniz.